Kıdem tazminatı; İş
Kanununda belirtilen fesih hallerinde en az bir yıllık kıdeme sahip işçiye veya
işçinin ölümü halinde hak sahiplerine işveren tarafından kanun gereği ödenmesi
gereken, miktarı işçinin kıdemine ve son brüt kazancına (giydirilmiş ücret)
göre belirlenen tazminattır.
Münür Aydın
Makina Mühendisi
MMO İstanbul Şubesi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Komisyonu Başkanı
Türkiye’de kıdem tazminatı ilk olarak 15 Haziran 1936
tarihli resmi gazetede yayınlanan 3008 sayılı İş Kanunu ile çalışma yaşamımıza
girmiştir. Bu yasasının 13. Maddesi ihbar tazminatlarını düzenlediği gibi “Bilûmum işçiler hakkındaki fesihlerde, beş
seneden fazla olan her bir tam iş senesi için ayrıca on beş günlük ücret
tutarında tazminat dahi verilir.” şeklindeki düzenleme ülkemizdeki ilk
kıdem tazminatı uygulamasıdır.
3008 Sayılı İş Kanunu yerine 1967 yılında yürürlüğe konulan
931 sayılı İş Kanunu ile kıdem tazminatı “üç
yıldan fazla çalışmış olmak şartıyla işe başladığından itibaren her bir tam yıl
için işçiye 15 günlük ücreti tutarında bir tazminat verilir. Altı aydan fazla
süreler yıla tamamlanır” şeklinde düzenlenmiştir.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir konu ise kıdem
tazminatına hak kazanabilmek için 3008 sayılı İş Kanununda “…her bir tam iş senesi…” tanımı varken, 931 sayılı İş Kanunu ile “…her bir tam yıl için…” denilerek
takvim yılı uygulaması getirilmiştir.
931 Sayılı İş Kanununun tümünün Anayasa’nın 85. maddesine,
başlangıcında yer alan ilkelere, sosyal devlet kavramına, sosyal ve iktisadî
haklar ve ödevler bölümüne ve bütününün ruhuna aykırı olduğu savı ile Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmesi kararının 11 Mayıs 1971 tarihinde resmi
gazetede yayınlanmasından sonra; 1475 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiştir.
1475 Sayılı İş Kanununun kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesi “Hizmet akdinin 17 nci maddenin II numaralı
bendinde gösterilen sebepler dışında işveren tarafından veya 16 ncı maddenin I
ve II numaralı bentlerinde gösterilen sebeplerle işçi tarafından veyahutta
muvazzaf askerlik dolayısıyla feshi halinde üç yıldan fazla çalışmış olmak
şartıyla işe başladığından itibaren her tam yıl için işçiye 15 günlük ücreti
tutarında tazminat verilir. Altı aydan fazla süreler yıla tamamlanır”
şeklindedir. 1475 sayılı İş Kanununun 14. Maddesinde “Feshedilmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde
işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her
geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı
ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır.”
Şeklinde yapılan değişiklik ile 01 Şubat 1974 tarihinden itibaren kıdem
tazminatı artık her tam yıl için 30 günlük ücret olarak ödenmeye başlamıştır.
Artık bu düzenleme ile altı ayı geçen kıdem süresinin yıla tamamlanması
ilkesinden de vazgeçilmiştir. Ayrıca bu düzenleme ile “kıdem tazminatına esas olacak 30 günlük ücret tutarının beher yıl için
nazara alınacak miktarı 1475 sayılı İş Kanununa göre tespit edilmiş olan günlük
asgari ücretin 30 günlük tutarının yedi buçuk katından fazla olamaz” denilerek
kıdem tazminatına tavan getirilmiş olmaktadır. Ancak bu düzenleme de
Anayasa Mahkemesinin 25 Ocak 1979 tarihli kararı ile tavan uygulamasının
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptal edilmiştir. Fakat 12 Eylül Faşist
Cuntası tarafından tavan uygulaması tekrar getirilmiştir. Hatta daha da ileriye
gidilerek kıdem tazminatı konusunda İş Kanununun 98. maddesine eklenen bir
hükümle kanunun belirlediği kuralların dışına çıkılması halinde altı aydan iki
yıla kadar hapis ve 20 bin Türk Lirasından, 50 bin Türk Lirasına kadar ağır
para cezası uygulaması getirilmiştir. Yani artık işveren istese de kanunda
yazılı olandan fazla kıdem tazminatı ödeyemeyecektir. Hızını alamayan 12 Eylül
Faşist Cuntası 1982 yılında yaptığı değişiklik ile kıdem tazminatının tavanını “en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı
için alacağı emeklilik ikramiyesini geçmez” şeklinde düzenleyerek iyice
aşağıya çekmiştir.
10 Haziran 2003 tarihli resmi gazetede yayınlanan 4857
sayılı yasa ile İş Kanunu değişmesine rağmen kıdem tazminatını içeren 1475
sayılı İş Kanununun 14. maddesi yürürlükte bırakılmıştır. Günümüzde kıdem
tazminatları 1475 sayılı İş Kanununun 14. Maddesine göre hesaplanmaktadır.
Yetmişli yıllarda 25 yıllık çalışma süresinin sonunda emekli olan bir işçi
daire alabiliyorken, seksenlerde dairenin yarısını, günümüzde ise ancak beşte
birini alabilmektedir.
Kıdem Tazminatına
Saldırılar
Kıdem tazminatı fonu kurulması ile ilgili olarak 1950
sonrasında çalışma meclislerinde birçok kere görüşler ortaya atılmasına rağmen
ilk yasal düzenleme 1475 sayılı İş Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun
olan 1927 sayılı kanun ile yapılmıştır. 1927 Sayılı kanunda “İşveren sorumluluğu altında ve sadece
yaşlılık, emeklilik, malullük, ölüm ve toptan ödeme hallerine mahsus olmak
kaydıyla Devlet veya kanunla kurulu kurumlarda veya %50 hisseden fazla Devlete
ait bir bankada veya bir kurumda işveren tarafından kıdem tazminatı ile ilgili
bir fon tesis edilir. Fon tesisi ile ilgili hususlar kanunla düzenlenir.”
maddesi yer almıştır. Kıdem tazminatı fonu 4857 sayılı İş Kanununda da yer
bulmuş bu kanunun geçici 6. maddesi “Kıdem
tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin
Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş
Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır.”
şeklindedir.
Kıdem Tazminatı Fonu
İle Yapılmak İstenen Nedir?
AKP iktidarları tarafından ısıtılıp sık sık gündeme
getirilen kıdem tazminatı fonu ile neler amaçlanmaktadır. Öncelikle AKP
İktidarlarının kıdem tazminatı fonu taslağı işveren örgütü olan MÜSİAD
tarafından hazırlanmış olan taslak ile aynıdır. Bu fonun kurulması İMF ve Dünya
Bankası tarafından da önerilmektedir.
Taslak incelendiğinde
aşağıdaki çıkarsamaları yapabiliriz.
1) Kıdem tazminatı fonundan yararlanmak için 10 yıllık süre
öngörülmektedir. Şu an 1 tam yılı dolduran her işçi kıdem tazminatına hak
kazanmaktadır.
2) İş güvencesini ortadan kaldırmaktadır. Kıdem tazminatı
ödeme yükümlülüğü kalmayan işveren işçiler kolayca işten atabilecektir.
3) Kıdem tazminatı 13. maaş olmaktan çıkarılmaktadır. Şu an
uygulanan sistem ile aylık olarak ücretin yüzde 8.33 olarak kıdem tazminatı
olarak ödenmektedir. Taslak ile fona ödenecek prim yüzde 8.33 oranının yarısına
karşılık gelmektedir.
4) Kıdem tazminatı son alınan giydirilmiş ücret (işveren
tarafından sağlanan süreklilik gösteren yemek, yol, elbise, eğitim yardımı vs.
dahil ücret) üzerinden ödenirken fona işveren tarafından ödenecek primler
çıplak ücreti kapsamaktadır.
5) Fonların değerlendirilmesi de ülkemizde her zaman
tartışmalara neden olmuştur. Geçmiş fon örneklerinde olduğu gibi piyasanın çok
altında çok küçük nema uygulamaları ile bu fon işçilerin ekonomik kaybına neden
olacaktır. Geçmişte uygulanan Konut Edindirme Fonu, Tasarrufu Teşvik Fonu
olumsuz örnekler olarak önümüzde durmaktadır.
6) Primlerin peşin ödenmesi işveren açısından da zorluk
getirebilir. Şimdiki uygulamada toplu işten çıkarma olmadığı sürece işveren
kıdem tazminatlarını ödeyebilmektedir.
7) Ülkemizde olağan hale gelen prim borcu cezalarının affı
bu fon için de uygulanırsa primleri zamanında ödemeyen işverenler
ödüllendirilmiş, ödeyen işverenler ise bir kez daha cezalandırılmış olacaktır.
8) Bu fon AKP iktidarının yarattığı devasa bütçe açıklarını
yamamak üzere oluşturulmaktadır. Bu fonunda nasıl ve nerelere kullanılacağı
tartışma konusudur. Ayrıca işsizlik fonunda olduğu gibi asıl hak eden işçiler
yerine işverenlere de bu fondan kaynak sağlamak olasılığı bulunmaktadır.
Sonuç olarak kıdem tazminatı fonu işçilerin kazanılmış
haklarının kaybedilmesine neden olabileceği gibi, işveren ve iktidar açısından
ise yeni bir finans kaynağı olacağı çok açıktır.