DÜNYA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GÜNÜ

MMO 28 Nisan 2022, Perşembe

İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve Tüm Çalışma Yaşamı Mevzuatı, Kamuculuk ve Sosyal Devlet İlkeleri Uyarınca Yeniden Düzenlenmelidir

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2003 yılında 28 Nisan tarihini, meslek hastalıkları ve iş kazalarının önlenmesi amacıyla Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü ilan etmiştir. Meslek ve uzmanlık alanlarımız arasında yer alan işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) üzerine onyıllardan bu yana mesleki eğitim, belgelendirme, periyodik kontrol hizmetleri ile kongre, sempozyum, panel, söyleşi, seminer, rapor vb. çalışmalar yapan Odamız, her yıl yaptığı açıklamalarla konuyu gündeme taşıyarak kamusal sorumluluğunu yerine getirmektedir.

İSG Kanunu onuncu yılında ama…

2012 yılında çıkarılan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun TBMM’de görüşülmesi sırasında ve yasalaşmasından sonraki bilgilendirme toplantılarında hükümet ve ilgili bakanlık yetkilileri; “yasadan sonra iş kazaları ve meslek hastalıklarında azalma olacağını” sürekli olarak tekrarladılar. Oysa resmi istatistikler gösteriyor ki, 2012 yılından bu yana iş kazası sayıları ve iş kazası sonucu ölümlerde azalma bir yana, hep artış olmuştur. Bu artışlar sermayenin azami kâr hırsı ve iktidarın sermayeyi destekleme politikalarından kaynaklanmaktadır. Aşağıdaki tablo bu durumu açıklıkla yansıtıyor. (Tablonun 2013 yılından itibarenki parantez içi verileri İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne-İSİGM, diğer tüm veriler SGK’ye aittir. SGK verilerinin kayıt dışı çalışanları kapsamadığını ve 2021 yılı SGK verileri henüz açıklanmadığı için tabloda yer almadığını ayrıca belirtmek gerekir.)

İş Kazaları, Meslek Hastalıkları, Ölüm ve İş Kazası Sıklık Hızı Verileri (2000-2020/21)

İSGM verilerinde, SGK verilerinden daha fazla ölüm yaşandığı görülmektedir. SGK verilerine göre ölüm vakaları 2020 yılında 2012’ye göre yüzde 165, İSGM verilerine göre de yüzde 276 oranında artmıştır.

İş kazaları ise SGK verileri itibarıyla, 2020 yılında hem 2000 hem de 2012’ye göre yüzde 513 oranında artmıştır. Bir milyon iş saatindeki iş kazası sıklık hızında da 2012 sonrasında artışlar görülmektedir.

Ayrıca belirtmek gerekir, İSGM verilerine göre 2020-2021 yıllarındaki iş cinayetlerinin yüzde 30’u Covid-19’dan ötürüdür.

İş kazaları ve iş cinayetlerindeki bu artışların ana nedenleri, serbestleştirme-özelleştirme, sendikasızlaştırma, esnek-güvencesiz çalışma, kayıtdışı istihdam politikaları, çalışma koşullarının ağırlığı ve en son Covid-19 salgınına karşı önlemlerin yetersizliğidir.  

Diğer yandan belirtmek gerekir, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıktığından bugüne kadar tam sekiz defa değiştirilmiştir. İSİG tıp, mühendislik ve sosyal bilimler ile bağlantılı olmasına karşın kanunda sorumluluklar esasen uzmanlara ve hekimlere yüklenmiştir. İşyeri hekimi, mühendis, teknik eleman, hemşire ve diğer sağlık personeline yönelik eğitim hizmetleri dışarıdan satın alma yoluyla ticarileştirilmiştir. Özel öğretim kurumlarına yetki tanınmasıyla mühendislik meslek örgütlerinin fonksiyonu dışlanmıştır. Tam zamanlı İş Güvenliği Mühendisliği dışlanmış, uzmanlar işverenlere bağımlı kılınmış, iş kazalarında işverenlerin sorumluluğu kaldırılmıştır. Yüzlerce eğitim kurumu ve binlerce Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) kurulmasıyla adeta eğitim kurumu ve OSGB çöplüğüne yol açılmıştır.

Meslek hastalığı verilerinin aşırı sorunlu yapısı da sürmektedir. Örneğin 21 yılı kapsayan SGK 2000-2021 verilerinde, meslek hastalıklarından dolayı sadece 82 ölüm vardır. Oysa ILO’nun uluslararası kabulleri çerçevesinde her yıl en az 10 bin emekçinin meslek hastalıklarından ötürü hayatını kaybetmesi söz konusudur. 

Kısaca işaret ettiğimiz sorunlar da gösteriyor ki İSİG önlemleri, sadece belirli işyerleri ve İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun kapsamı ile sınırlı olmamalıdır. İSİG politikaları; insanca çalışma, tam zamanlı, kadrolu, iş güvenceli, sosyal güvenlik, örgütlenme, insanca yaşanacak ücret ve emeklilik hakları başta olmak üzere temel sosyal haklardan ayrı tutulamaz. İş Kanunu, İSG Kanunu ve ilgili tüm mevzuat, bu çerçevede, çalışanlardan yana bir şekilde sendikalar, TMMOB, TTB başta olmak üzere meslek örgütleri ile ilgili bilim çevrelerinin görüşleri ve kamuculuk-kamusal denetim ve sosyal devlet ilkeleri ekseninde düzenlenmeyi beklemektedir. Aksi durumda on milyonlarca  emekçinin insanca çalışma ve yaşam haklarının gaspı sürecektir.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası,  her şey insan için yaklaşımıyla işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesinde yerini almaya devam edecektir.

 

Yunus Yener

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı