TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası ve TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına İzmir Şubeleri
yürütücülüğünde gelenekselleşen ve 18-20 Ekim 2018 tarihlerinde 9.kez İzmir’de
MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçeklestirilecek olan Asansör
Sempozyumu bugün başladı.
1993 yılından beri sektörün tüm paydaşlarının yer aldığı ilk
ve tek buluşma noktası olan Asansör Sempozyumu ve Sergisi bu yıl “Tasarım ve
Teknoloji” ana temasıyla gerçekleştirilecektir. Asansör Sempozyumu açılışında
TMMOB Başkanımız Emin Koramaz ve Oda Başkanımız Yunus Yener'in yanı sıra EMO
Başkanı, EMO İzmir Şube Başkanı ve MMO İzmir Şube Başkanları söz aldı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener’in
Asansör Sempozyumu 2018’i Açış Konuşması
Sayın Konuklar,
Sayın Katılımcılar,
Sevgili Basın Mensupları,
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
TMMOB içindeki birlikteliğimiz ve asansör alanındaki mesleki
işbirliğimiz uyarınca Elektrik ve Makina Mühendisleri Odaları adına İzmir
Şubelerimizin yürütücülüğünde düzenlenen etkinliğimize hoş geldiniz.
Değerli Katılımcılar,
Odamız bütün uzmanlık alanlarımızda olduğu gibi iletim
teknolojileri kapsamındaki asansörlere ilişkin iyileştirici ve geliştirici
çalışmalar yapmayı önemli görevlerinden biri olarak görmektedir. Asansörlerin
tasarımı, imalatı, montajı, bakım ve periyodik kontrolünü kapsayan süreç, bilimsel-teknik
gerekliliklerce belirlenmiş mühendislik hizmetlerine ait bir alandır. Bu
hizmetlerin özel eğitim almış, yeterliliği Odalarca belgelendirilmiş
mühendislerce yürütülmesi oldukça önemlidir.
Odamız bu amaçla çok yönlü çalışmalar yürütmektedir. İletim
teknolojileri alanındaki yayın eksikliğini giderecek, toplumsal bilinç
oluşturacak birçok kitap ve broşürün basımı, seminer, söyleşi ve kurslar, bütün
tarafları bir araya getiren kongre ve sempozyumlar, onaylanmış kuruluş
çalışmaları ve belediyelerle yapılan protokoller sonucu yapılan asansör
periyodik kontrolleri, bu çalışmalarımızın başında gelmektedir.
12 yıldan beri yayınladığımız “Asansörlerde Durum Raporu,
Uygulamalar ve Yapılması Gerekenler” adlı çalışmamız, bu alandaki bütün
gelişmeler, yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerini belirli bir bütünlükte
içermekte ve kamuoyu ile paylaşılmaktadır.
Bütün meslek uygulama alanlarımızda hizmet sunan
üyelerimizin yeterli bilgi ve deneyime sahip olması gerekliliğinden hareketle,
Yönetmeliklerimiz uyarınca düzenlenen kurslarda başarılı olan üyelerimizin
belgelendirilmesi Oda çalışmaları arasında önemli bir yere sahiptir.
Ülke çapındaki Meslek İçi Eğitim Merkezlerimizde, Asansör
Avan Proje hazırlama konusunda 10 bin 856, Asansör Uygulama konusunda ise 6 bin
325 üyemiz belgelendirme kuruluşumuzca belgelendirilmiştir. A tipi Muayene
kuruluşları bünyesinde asansörlerin periyodik kontrolünü yapan mühendislere
yönelik, Odamızca hazırlanan “Asansör Periyodik Kontrol Muayene Elemanı”
kurslarımız da 2016 yılının Eylül ayında başlamış, Asansör Periyodik
Kontrollerini Gerçekleştirecek Muayene Personelinin Belgelendirilmesine Dair
Tebliğ uyarınca 1024 mühendis eğitime katılmış ve 707 mühendis uygulama
sınavına girerek belgelendirilmiştir. Ayrıca asansör yetkili servislerinde
teknik servis sorumlusu olarak görev yapan mühendislere yönelik düzenlediğimiz
eğitimler sonucunda da 489 mühendise yetki belgesi düzenlenmiştir.
Bununla birlikte belirli Şubelerimizde uygulamalı eğitim ve
sınav merkezleri oluşturulmuş, Asansör montaj personelinin MYK kapsamında
belgelendirilmesi için yetki alınmış, 716 ara teknik eleman İstanbul ve
İzmir’de oluşturulan uygulamalı eğitim merkezlerinde Asansör Montaj Seviye 3-4
sınavlarına katılmıştır.
Ayrıca asansör firmalarına yönelik son muayene, tasarım ve
montaj kuralları, iş güvenliği, risk değerlendirmesi ve kalite yönetim sistemi
eğitimleri de yapılmaktadır.
Sistem belgelendirme faaliyetlerinin yanı sıra, Asansör
periyodik kontrollerine ilişkin faaliyetlerimiz de Makina Mühendisleri
Odası’nın tüm şubelerini kapsayacak şekilde TÜRKAK tarafından akredite edilmiş
ve Odamız bu alanda da A Tipi Muayene Kuruluşu olmuştur.
Bu gelişme ve çalışmalar bilimsel mühendislik ölçütlerine
dayalı kamusal hizmet ve denetim anlayışımızın ürünüdür ve ülkemiz ve sanayimiz
lehine uluslararası tanınırlığın önemli bir göstergesi olarak haklı bir gurur
duyduğumuzu belirtmeliyim.
Sayın Katılımcılar,
Sektörde yılda en az 50 bin asansörün kurulumu
yapılmaktadır. Tahminen 800 binin üzerinde asansörün işletme süreçlerinde
gerçekleştirilen bakım ve onarımda kullanılan malzeme, cihaz ve ekipmanlarla
birlikte sektör, yaklaşık 2 milyar dolarlık bir ekonomik hacme sahip
bulunmaktadır. Sektördeki yetkili firma sayısı yaklaşık 3 bin civarındadır.
Sektörde istihdam edilen Makina Mühendisi sayısı ise birkaç bini aşmıştır.
Diğer taraftan sektörde ithalat rakamları artmaktadır.
Yürüyen merdivenlerin ise yüzde 85’ine yakını ithaldir. Dışa bağımlılığın daha
da azaltılması için finansman, kalifiye işgücü ve Ar-Ge desteklerinin
artırılması, sektörde sahip olunan bilgi ve birikimin ortak bir çaba ile
uygulamaya ve katma değere dönüştürülerek yerli üretimin ve ürün kullanımının
teşvik edilmesi gerekmektedir.
Son yıllarda özellikle elektrikli asansör aksamlarının yerli
olarak üretiminde ciddi gelişmeler olmasına rağmen henüz yeterli düzeyde
olmadığı bilinmektedir.
Ülkemizin yatırım ve işletim deneyimleri, mevcut teknoloji
alt yapısı, özellikle imalat sanayimiz ve mühendislik seviyesi dikkate
alındığında yerli üretim için yeterli imkanlar mevcuttur. Bunun için öncelikle
doğru politikalar ve doğru teşvikler ile Türkiye’nin kendi iç piyasasını bu
yeni anlayışa göre yönlendirmesi, Sektör Bileşenlerinin aralarındaki çelişki ve
rekabeti derinleştirmekten ziyade ortak bir çaba içerisinde iş ve güçlerini
birleştirmeleri gerekmektedir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TSE, Meslek Odaları, üretici
firmalar, akademisyenler ve diğer kuruluşların sağlayacağı aktif destek, yerli
ürünlerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
Değerli Katılımcılar,
Bildiğiniz üzere asansörlerin periyodik kontrolleri Muayene
Kuruluşları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kontrollerin uygulama birliği
ve kontrol sonrasında yapılacaklar da oldukça önem taşımaktadır.
“İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun”, 634 sayılı Kat
Mülkiyeti Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye
Kanunu’na ilgili idarelerin ve bina yöneticilerinin sorumlulukları belirlenerek
asansörlerin aylık bakımları ile yıllık kontrollerinin ilgili teknik
düzenlemelere uygun şekilde yaptırılması sağlanmıştır.
Yine 2015 tarihinde yürürlüğe giren “Asansör İşletme, Bakım
ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği” ve 2018 tarihinde yürürlüğe giren “Asansör
Periyodik Kontrol Yönetmeliği” ile mevcut asansörlerin güvenlik seviyesinin
artırılmasına yönelik hükümler eklenmiş ve asansör periyodik kontrol sürecinin yasal
altyapısı tamamlanmıştır.
Odamız, bu mevzuat düzenlemeleri aşamalarında tüm bilgi
birikimi ve tecrübelerini aktarmış, sektörün daha ileriye taşınması için
elinden geleni en iyi şekilde yapmaya çalışmıştır.
Ayrıca A tipi muayene kuruluşu olarak asansör periyodik
kontrollerinde görev alan Odamız, konuyla ilgili gerekli eğitimleri ve
vasıflandırma süreçlerini tamamlanmış 278 mühendis ile bu süreci yürütürken,
periyodik kontrollere başladığımız günden bu yana bu sayının katbekat fazlası
mühendisi sektöre kazandırmış bulunmaktadır.
Odamızın yaptığı kontrollerde; 2012 yılında asansörlerin
yüzde 79’u, 2013 yılında yüzde 63,30’u, 2014 yılında yüzde 52’si, 2015 yılında
yüzde 41’i; 2016 yılında yüzde 40,2’si, 2017 yılında yüzde 22,5’i, 2018 yılı
ilk sekiz ayı itibarıyla da yüzde 28’inin kullanımı sakıncalı bulunmuştur.
Odamızla protokolü bulunan belediye sınırları içindeki
asansörlerin tamamının kontrollerinin yapılması ve yeni protokoller için
organizasyonumuz hızla ve sürekli olarak geliştirilmektedir. Mevcut uygulamanın
yerleşik ve sürekli kılınması ile ülkemizdeki denetimsizlik gerçeğinin
aşılmasına Odamız önemli katkılar sunmaktadır.
Sayın Katılımcılar,
Mevcut adımlarla yetinmemek, tasarım aşamasından, üretim,
montaj, kullanım, bakım ve denetim aşamalarına kadar mühendislik hizmetlerinin
yaygınlaştırılması, etkin kılınması ve yasal düzenlemelerle güvence altına alınması
gerekmekte ancak bu konudaki gelişmeler sorunlu yapısını ne yazık ki
korumaktadır.
Son 23 yılda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından altı
adet Asansör Yönetmeliği yayımlanmıştır. 1995 tarihli Yönetmelik’te asansör
imalat, montaj ve bakım firmalarının mühendis istihdam etmeleri ve bu
mühendislerin Odalarından Büro Tescil Belgesi alması zorunlu tutulmuşken,
yürürlükteki yönetmeliklerde bu konular boşlukta bırakılmıştır.
Bazı çevreler olaya ticari boyutta yaklaşmakta, asansör
firmalarında mühendis çalıştırılmasına ve Mühendis Odalarının mesleki denetim
süreçlerinde yer almasına karşı çıkmaktadırlar.
Bilim, mühendislik ve kamu denetimini dışlayan böylesi bir
düzenleme, asansörlerde denetim eksikliğinden kaynaklı can ve mal kayıpları ile
standart dışı uygulamaları daha da artıracağı gibi ulusal asansör sanayimizi de
baltalayarak, sektörde hizmet veren yüzlerce mühendisin işten çıkarılmasına
sebep olmaktadır.
Makina Mühendisleri Odası olarak böylesi yanlış uygulamalara
izin vermeyeceğimizi burada belirtmek isterim.
Sektörle ilgili kalıcı ve sürekli çalışmaların
gerçekleştirilmesi amacıyla kurulan Asansör Teknik Komitesi’nin çalışmalarının
da işlevsel kılınması gerekmektedir.
Merdiven altı firmaların haksız rekabet yaratarak sektöre
zarar vermelerini önlemenin bir yolu da piyasa gözetimi ve denetimi
mekanizmasıdır. Bu sektörde hepimizin bildiği çok yönlü sorunlar nedeni ile
piyasa gözetimi ayrı bir önem arz etmektedir. Bu noktada ülke genelinde yaygın
bir örgütlenme altyapısı bulanan Odamızın daha aktif olarak görevlendirilmesine
yönelik idari düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Bu konulara sempozyumun önem vererek eğilmesini diliyorum.
Değerli Katılımcılar,
Ülkemizin içinde bulunduğu duruma kısaca değinerek konuşmamı
tamamlayacağım.
Bildiğimiz üzere Türk Lirası’nın değeri uluslararası
piyasalarda düşmüş, zam yapılmayan ürün ve hizmet neredeyse kalmamıştır.
Ülkemiz tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birinin
eşiğinde olduğumuzu söylemek mümkündür. Geçen ay açıklanan 2019-2021 döneminin
Yeni Orta Vadeli Program-Yeni Ekonomi Programı-YEP’deki makro ekonomik öngörü
ve göstergeler, “kriz yok” söylemlerini boşa çıkarıcıdır. Enflasyon, büyüme,
milli gelir, bütçe açığı, reel sektör borçları ve işsizlik üzerine olan öngörü
ve mevcut durum göstergeleri, durumun vahametine işaret etmektedir. Kamu
bankalarının sermayeye kredi aktarımı için İşsizlik Sigortası Fonu’na el
atılması ve 3 bine yakın firmanın konkordato yoluna başvurması hazin örnekler
arasındadır.
YEP hedeflerinin, Nisan 2018’deki IMF raporu doğrultusunda
hazırlandığı da bilinmektedir. Kamu maliyesinde daralma öngörülmesi, Kamu Özel
İşbirliği projelerinin yüklerinin merkezi bütçeye taşınması, kıdem tazminatı
fonu ve bireysel emeklilik sistemini genişletme çabaları, esnek-güvencesiz
çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması; “vergi gelirlerinin tabana yayılması
ve artırılması” yoluyla çalışanlardan alınan vergiler ile bütün halktan alınan
dolaylı vergilerin artırılması, sosyal yardımlarda kısıtlamalara gidilecek
olması, ücretlerin baskı altına alınması gibi konular IMF istemleri ve YEP’in
hedefleri arasındadır. Dolayısıyla
formel anlamda IMF’siz ya da McKinsey’siz şekilde de ülkemizin emperyalizme
bağımlılığı sürdürülmektedir.
Açıklanan enflasyonla mücadele programı ise gerçekte bir
program özelliği taşımamaktadır. Söz konusu olan, son aylardaki aşırı zam
furyasını yüzde 10’luk indirimlerle gölgelemeye ve 2018 için öngörülen yüzde
20,8 oranındaki enflasyon hedeflemesini tutturmaya yöneliktir. Bu girişim aynı
zamanda kamu çalışanları ve emeklilere yapılacak maaş artışlarını frenleme
işlevini de görecektir.
Bu noktada doğru teşhis önem taşımaktadır. Uluslararası
sermaye hareketlerinin serbestliği eşliğindeki dalgalı döviz kuru, faiz,
enflasyon sarmalı ve ithalata bağlı ucuz işgücüne dayalı fason üretim ile
kayırma-lütuf ve rant ekonomisi, bugünkü bunalım ortamına, işsizliğe, ülkemizin
ve halkımızın yoksullaşmasına yol açan ana nedenler arasındadır.
Bu durumun bağımlı olunan uluslararası finans ağının
zemininde yer alarak ve farklı kaynaklardan yeni dış borçlanmalara yönelerek
aşılamayacağı açıktır. Ağır bir şekilde yaşayacağımız süreç gösterecektir ki
sürekli borç sarmalından, sanayisizleşmeden, ithalata bağımlı fason üretimden,
rant ve kayırma ekonomisinden çıkış, ülkemizin ve halkımızın çıkarlarını
gözeten halkçı toplumcu kamucu bir planlama, kalkınma, üretim, istihdam
politikaları ve bu yöndeki bir demokratikleşme ile mümkün olacaktır.
Son olarak bütün meslektaşlarımızı, üst Birliğimiz TMMOB’nin
başlattığı, “Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Özlük
Hakları İyileştirilmelidir!” kampanyasına katılarak haklarımızı kazanma
mücadelesinde yer almaya çağırıyorum.
Odalarımız adına sempozyumun gerçekleştirilmesini sağlayan
danışma, düzenleme ve yürütme kurullarına, sempozyum ve sergiye katkı ve
katılımda bulunan bütün kurum, kuruluş ve firmalara, bildiri sunacak,
oturumlara, çalıştay ve panele katılacak değerli konuşmacılara, İzmir
Şubelerimizin Yönetim Kurulları ve çalışanlarına, Oda Yönetim Kurulumuz adına
içtenlikle teşekkür ediyor; etkinliğimizin başarılı geçmesini diliyor,
saygılarımı sunuyorum.