Fatih Altaylı'ya Açık Mektup

MMO 18 Ocak 2019, Cuma

Fatih Altaylı'nın 10 Ocak 2019 tarihli Habertürk Gazetesi'ndeki köşesinde “Odalar ve baroların asıl işi ne olmalı?” başlıklı yazısı üzerine Oda Başkanı Yunus Yener açık bir mektup yayınladı.

Sayın

Fatih Altaylı,

Murat Bardakçı’nın, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi araştırma görevlisi Ceren Damar cinayetinden hareketle üniversite sayısının fazlalığı, eğitimin düzeyi ve mevcut eğitimin meslek sahibi değil diploma sahibi yapmayı hedeflediğini belirten görüşleri üzerine yazdığınız 8 Ocak ve 10 Ocak 2019 tarihli makalelerinizi okuduk. Söz konusu tartışmadan bağımsız olarak, özellikle sizin 10 Ocak’taki “Odalar ve baroların asıl işi ne olmalı?” başlıklı yazınızdan hareketle bu mektubu yazmaya karar verdik.

Belirtmek isteriz ki, “Kalitesiz bir mimarlık fakültesi, genelde kalitesiz bir mimar yetiştirir.

Adam gibi hocası bile olmayan bir hukuk fakültesi, beş para etmez hukukçular yetiştirir.

Eğitim vermekten aciz bir mühendislik fakültesi, iş yapmaktan aciz mühendisler çıkarır.

Arada bazı istisna talebeler çıkar belki ama geneli böyledir.” görüşünüze katılıyoruz.

“Sıkıntı da asıl olarak üniversite kalitesinde değil, organizasyon kalitesindedir” görüşünüze ise tam olarak katılamıyoruz. Zira planlamadan müfredata, okul donanımına, öğretim görevlilerine, eğitimin bilgi-uygulama/teori-pratik bütünlüğüne uygunluğuna dek uzanan organizasyon düzeyi, aynı zamanda eğitim/üniversite kalitesini de belirleyicidir. Elbette organizasyon kalitesi üniversite kalitesini; bu temeldeki üniversite kalitesi de organizasyonun kalite ve düzeyini geliştirir. Her iki kalite/nitelik düzeyi birbirine bağlı bir bütünlük oluşturmaktadır. Ve ne yazık ki üniversite-fakülte sayısının da dâhil olduğu ve onunla paralel bir seyir izleyen eğitimin niteliği ve seviyesindeki sorunlara bağlı olarak, belirttiğiniz organizasyon kalitesinde de en başta ülke ölçeğinde planlama yokluğuna bağlı sorunlar mevcuttur. Eğitimli/nitelikli işgücü istihdamı, işsizlik ve meslek dışı işlerde çalışma zorunda kalmaya ilişkin sorunlar söz konusu bütünsel planlama eksikliğini ortaya koymaktadır.

Yazınızın devamındaki “Çünkü bizim memlekette üniversiteden hiçbir kalite edinmeden, hiçbir halt öğrenmeden mezun olan birisi ertesi gün sıkıntısızca mesleğini icra etmeye başlar.

Mimar çirkin, uyumsuz proje çizer.

Mühendisin hesap bilmediği için yaptığı bina, yol, baraj çöker. Ya da bire malolacakken, beşe malolur.

Doktor adam gibi eğitim almadıysa, yanlış teşhis koyar, teşhisi tuttursa yanlış tedavi uygular, yanlış ameliyat yapar. Hastayı öldürür.

İş bilmeyen avukat, hukuk bilmez. Adamı ipe götürür.” sözleriniz de gerçekliğin olumsuz yanını yansıtmaktadır. Üstelik bunlar, bizlerin kendi meslek alanlarımızdan hareketle hep dile getirdiğimiz, üzerine gittiğimiz sorun ve gerçekliklerin arasında yer almaktadır. Ancak aşağıda aktaracağımız sözlerinizin uygulamalarımıza dair bilgi eksikliğinden kaynaklanan ithamlar olduğunu düşünüyoruz.

“Keza mimarlar da, mühendisler de, doktorlar da adam gibi ülkelerde odaların veya meslek birliklerinin kabulünden geçmek zorundadır.

Hem de öyle bir kez değil.

Dönem dönem birkaç kez.

Mesleğini, gelişmeleri takip edip etmediği de sınava tabi tutulur.

Bizde ise ne baroların ne meslek odalarının böyle bir işlevi yoktur.

Onlar daha çok siyasetle ilgilenirler.

Türkiye’yi kurtaracak büyük işlerin peşindedirler.

Oysa bilmezler ki, Türkiye’yi asıl kurtaracak olan işini iyi ve düzgün yapanlar olacaktır.

Olabilirse…”

Bu noktada, Odalara üyelik, mezuniyet sonrası mesleki gelişim ve mesleki uygulamalara dair Odalarımızın faaliyetleri ve siyasetle ilgilenme konularında sizi ve okuyucularınızı kısaca bilgilendirmek istiyoruz.

Öncelikle, biz Makina Mühendisleri Odası (MMO) dâhil, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği-TMMOB’ye bağlı 24 Odanın, Anayasa’nın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla ilgili 135. maddesi kapsamında ve 6235 sayılı TMMOB Kanunu’na bağlı olarak kurulduğunu belirtmeliyim. TMMOB Kanunu’nda bağlı Odalara üyelikle ilgili düzenleme (Madde 33) “Türkiye’de mühendislik ve mimarlık meslekleri mensupları mesleklerinin icrasını iktiza ettiren işlerle meşgul olabilmeleri ve mesleki tedrisat yapabilmeleri için ihtisasına uygun bir odaya kaydolmak ve azalık vasfını muhafaza etmek mecburiyetindedirler” şeklindedir. Ancak 1983 yılında 66 nolu KHK ile yapılan değişiklikle kamu kurumlarında çalışan meslektaşlarımızın üyeliği zorunlu olmaktan çıkarılıp isteğe bağlı kılınmış ve “Ancak bunlar görevlerinin gereği olan işleri yaparken, mesleki bakımdan, Odaya kayıtlı meslekdaşlarının yetkileriyle haklarına sahip ve onların ödevleriyle yükümlüdürler” hükmü getirilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de de, sizin sözlerinizle “mesleğe kabul” için Odalara kayıt olmak ve kamuda çalışanların da “Odaya kayıtlı meslekdaşlarının yetkileriyle haklarına sahip ve onların ödevleriyle yükümlüdürler” şeklinde bir kanun hükmü bulunmaktadır.

Mezuniyet sonrası mesleki gelişim ve mesleki uygulamalar ya da yazınızın başlığındaki “Odalar ve baroların asıl işi ne olmalı?” bahsinde ise Odamızın internet sitesinde de bulunan bazı bilgileri aktarmak isteriz:

“MMO’nun kuruluş amaçları:

Ülke ve toplum yararları doğrultusunda; yurdun doğal kaynaklarının işletilmesini, üretimin ve kalitenin artırılmasını, yurt sanayinin ulusal çıkarlara uygun yönde gerçekleşmesini ve mesleğin gelişmesini sağlamak amacıyla gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak ve önerilerde bulunmak,

Yurdun doğal kaynaklarının ülke ve toplum yararları doğrultusunda işletilmesini, üretimin arttırılmasını, yurt sanayinin ulusal çıkarlara uygun yönde gelişmesini sağlamak için teknik ve bilimsel çalışmalar yapmak ve bunları üyelerinin ve sanayinin yararına sunmak,

Meslek alanlarıyla ilgili her türlü standartları, teknik şartnameleri, tip sözleşmeleri vb. gibi teknik belgeleri hazırlamak,

Meslek alanlarıyla ilgili her türlü araştırma, inceleme, proje ve raporlarının hazırlanmasını, uygulanmasını ve teknik uygulama sorumluluğunun uzman makina mühendisleri tarafından yapılmasını sağlamak ve bunların teknik kurallara uygunluğunu incelemek, denetlemek ve onaylamak,

Meslek alanlarıyla ilgili öğretim yapan kuruluşlarla işbirliği yaparak ülkenin gereksinimini karşılayabilecek nitelik ve nicelikte mühendisin yetişmesine yardımcı olmak,

Üyelerinin mesleksel ve bilimsel çalışmalarına, yaptıkları işlere ve tamamlayıcı öğrenimlere dayanan “uzmanlık sicil dosyaları” tutmak ve gerektiğinde talep eden kamu ve özel kuruluş ve kişilere uzman ve bilirkişileri önermek,

Meslek alanlarıyla ilgili, teknik kitap, gazete, dergi vb. yayınları çıkarmak, bu alanda çıkan yayınları izlemek ve bu yayınları üyelerinin ve toplumun hizmetine sunmak, yayın konusunda gerektiğinde yerli yabancı diğer kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yürütmek,

Üyelerinin mesleki alanlarındaki ulusal ve uluslararası yeni gelişmeleri, tartışmaları izleyebilmesi ve aktarabilmesi, mesleki sorunların dile getirilebilmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi, ilgili alanlarda politikaların oluşturulması amacıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte kongre, kurultay, sempozyum, fuar, sergi vb. düzenlemek, üyelerin sosyal-kültürel gelişimine katkıda bulunmak için kurs, seminer, söyleşi vb. etkinlikler düzenlemektir.”

 

Sayın Altaylı,

Toplum güvenliğini doğrudan ilgilendiren tüm projelerin mesleki yeterliliği Odamızca belgelendirilen üyelerimiz tarafından hazırlanmasının gerekliliğine; bu projelerin mesleki etik ve üyelik sicil kayıtları yönü ile Oda mesleki denetiminden geçirilmesi gerektiğine inanıyor ve bu yönde çalışıyoruz. Odamız, bu yeterliliğin gelişen-değişen bilim ve teknolojiye bağlı olarak düzenlenecek sürekli eğitimlerle desteklenmesini zorunlu görmektedir.

Odamız bu kapsamda, mezuniyet sonrası meslek içi eğitimi birinci dereceden önemsemektedir. Ayrıca Odamız üyesi meslek disiplinlerine yönelik eğitim veren bölümlerin kalitesinde büyük farklılıklar bulunduğunu belirtmeliyiz. Eğitim programlarının, ders içeriklerinin, öğretim üyesi sayısı ve yeterliliklerinin, laboratuar, derslik, kütüphane, bilgisayar donanımı, araştırma olanaklarının genel yetersizliği yanında, eğitim kuruluşları arasında da bu olanaklar açısından ciddi dengesizlikler bulunmaktadır.

Bu görev ve nedenler bütünü itibariyle, üyelerimizin mesleki gelişimini, gereksinimlerini ve taleplerini göz önünde bulunduran Odamız, 1998 yılında uzmanlık alanlarımızla ilgili olarak yoğun bir meslek içi eğitim programı çalışması başlatmıştır. Bu amaçla Oda Merkezinde Meslek İçi Eğitim Merkezi (MİEM) oluşturulmuş, meslek alanlarımıza yönelik eğitim ve belgelendirme faaliyetleriyle üyelerimizin eğitilmesi ve yetkilendirilmesi sağlanmıştır. Uzmanlık ve Belgelendirme Yönetmeliği ve bağlı yönetmeliklerin yayımlanması ile yönetmelik kapsamındaki konularda kurs, seminer ve yayın çalışmalarına hız verilmiş, kursların tüm Oda birimlerinde düzenlenmesine yönelik organizasyonlar yapılmıştır. Ayrıca Uygulamalı Eğitim Merkezlerimiz de bulunmaktadır. Kuruluşundan bugüne kadar MİEM kapsamında 8 bin 360 kurs düzenlenmiş, bu kurslara katılan 135 bin 217 kişi belgelendirilmiştir.

Odamızın üye sayısı 112 bin 329’dur, belgelendirilen kişi sayısı ise 135 bin 217’dir. Yani tam da sizin söylediğiniz gibi “Hem de öyle bir kez değil. Dönem dönem birkaç kez.”

Ayrıca meslek içi eğitim ve belgelendirme çalışmalarının teknik mevzuata göre şekillendirilmesi, bağımsız ve tarafsız bir belgelendirme faaliyetinin yürütülmesi için Oda bünyesinde Mühendislik Hizmetleri Yeterlilik Belgelendirme faaliyetlerini yürüten Personel Belgelendirme Kuruluşu (PBK) da kurulmuş ve akredite olmuştur.

Eğitim ve belgelendirme faaliyetlerimizin ardından kimi Bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar yetki belgeli mühendis kavramını kendi yönetmeliklerine yansıtmıştır. Birçok alanda Odamızdan yetki belgesi almış mühendis çalıştırılması zorunlu hale getirilmiş ve binlerce üyemize yeni iş alanları açılmıştır.

Bu gerçeklikler karşısında Odamızın ve Odalarımızın sizin deyişinizle “asıl işlerini” yaptıklarını göstermiş olduğumuz kanısındayız.

Sayın Altaylı,

“Onlar daha çok siyasetle ilgilenirler.

Türkiye’yi kurtaracak büyük işlerin peşindedirler” demiştiniz. İnanınız, sizin de olmasını istediğiniz çok belli olan uygulamaları yapan Odalarımızın ve üyelerimizin mesleki-teknik sürekli eğitim ve uygulama faaliyetlerini tasfiyeye yönelik birçok uygulama söz konusudur ve bizim yaptığımız “siyaset” esasen bu olumsuzlukları önlemeye yöneliktir. Eğer siyaset yapmakla itham edilirsek söyleyeceğimiz birçok şey vardır: Kötüsü ve kinayeli olarak anılanının dışında siyasetin iyisi, bilimseli, ülke-kamu-toplum-meslek-meslektaş yararının bütünlüğüne dönük siyaset de vardır, olmalıdır. Evet mesleklerimizi, meslek alanlarımızı, meslek örgütlerimizi kurtarmaya çalışıyor ve bu temelde siyaset yapıyoruz. Evet, ülkemizde antidemokratik gelişmeler var ve bunlarla meslek alanlarımızdaki olumsuz gelişmeler arasında organik bir bağ var, bu nedenle demokrasiyi savunuyor ve mesleki itibarımızı korumak için siyaset yapıyoruz.

Hak vermeniz dileği ve saygılarla.

Yunus Yener

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı