Fatih Altaylı'nın 10 Ocak 2019 tarihli Habertürk
Gazetesi'ndeki köşesinde “Odalar ve baroların asıl işi ne olmalı?” başlıklı
yazısı üzerine Oda Başkanı Yunus Yener açık bir mektup yayınladı.
Sayın
Fatih Altaylı,
Murat Bardakçı’nın, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi
araştırma görevlisi Ceren Damar cinayetinden hareketle üniversite sayısının
fazlalığı, eğitimin düzeyi ve mevcut eğitimin meslek sahibi değil diploma
sahibi yapmayı hedeflediğini belirten görüşleri üzerine yazdığınız 8 Ocak ve 10
Ocak 2019 tarihli makalelerinizi okuduk. Söz konusu tartışmadan bağımsız
olarak, özellikle sizin 10 Ocak’taki “Odalar ve baroların asıl işi ne olmalı?”
başlıklı yazınızdan hareketle bu mektubu yazmaya karar verdik.
Belirtmek isteriz ki, “Kalitesiz bir mimarlık fakültesi,
genelde kalitesiz bir mimar yetiştirir.
Adam gibi hocası bile olmayan bir hukuk fakültesi, beş para
etmez hukukçular yetiştirir.
Eğitim vermekten aciz bir mühendislik fakültesi, iş
yapmaktan aciz mühendisler çıkarır.
Arada bazı istisna talebeler çıkar belki ama geneli böyledir.”
görüşünüze katılıyoruz.
“Sıkıntı da asıl olarak üniversite kalitesinde değil,
organizasyon kalitesindedir” görüşünüze ise tam olarak katılamıyoruz. Zira
planlamadan müfredata, okul donanımına, öğretim görevlilerine, eğitimin
bilgi-uygulama/teori-pratik bütünlüğüne uygunluğuna dek uzanan organizasyon
düzeyi, aynı zamanda eğitim/üniversite kalitesini de belirleyicidir. Elbette
organizasyon kalitesi üniversite kalitesini; bu temeldeki üniversite kalitesi
de organizasyonun kalite ve düzeyini geliştirir. Her iki kalite/nitelik düzeyi
birbirine bağlı bir bütünlük oluşturmaktadır. Ve ne yazık ki üniversite-fakülte
sayısının da dâhil olduğu ve onunla paralel bir seyir izleyen eğitimin niteliği
ve seviyesindeki sorunlara bağlı olarak, belirttiğiniz organizasyon kalitesinde
de en başta ülke ölçeğinde planlama yokluğuna bağlı sorunlar mevcuttur.
Eğitimli/nitelikli işgücü istihdamı, işsizlik ve meslek dışı işlerde çalışma
zorunda kalmaya ilişkin sorunlar söz konusu bütünsel planlama eksikliğini
ortaya koymaktadır.
Yazınızın devamındaki “Çünkü bizim memlekette üniversiteden
hiçbir kalite edinmeden, hiçbir halt öğrenmeden mezun olan birisi ertesi gün
sıkıntısızca mesleğini icra etmeye başlar.
Mimar çirkin, uyumsuz proje çizer.
Mühendisin hesap bilmediği için yaptığı bina, yol, baraj
çöker. Ya da bire malolacakken, beşe malolur.
Doktor adam gibi eğitim almadıysa, yanlış teşhis koyar,
teşhisi tuttursa yanlış tedavi uygular, yanlış ameliyat yapar. Hastayı öldürür.
İş bilmeyen avukat, hukuk bilmez. Adamı ipe götürür.”
sözleriniz de gerçekliğin olumsuz yanını yansıtmaktadır. Üstelik bunlar,
bizlerin kendi meslek alanlarımızdan hareketle hep dile getirdiğimiz, üzerine
gittiğimiz sorun ve gerçekliklerin arasında yer almaktadır. Ancak aşağıda
aktaracağımız sözlerinizin uygulamalarımıza dair bilgi eksikliğinden
kaynaklanan ithamlar olduğunu düşünüyoruz.
“Keza mimarlar da, mühendisler de, doktorlar da adam gibi
ülkelerde odaların veya meslek birliklerinin kabulünden geçmek zorundadır.
Hem de öyle bir kez değil.
Dönem dönem birkaç kez.
Mesleğini, gelişmeleri takip edip etmediği de sınava tabi
tutulur.
Bizde ise ne baroların ne meslek odalarının böyle bir işlevi
yoktur.
Onlar daha çok siyasetle ilgilenirler.
Türkiye’yi kurtaracak büyük işlerin peşindedirler.
Oysa bilmezler ki, Türkiye’yi asıl kurtaracak olan işini iyi
ve düzgün yapanlar olacaktır.
Olabilirse…”
Bu noktada, Odalara üyelik, mezuniyet sonrası mesleki gelişim
ve mesleki uygulamalara dair Odalarımızın faaliyetleri ve siyasetle ilgilenme
konularında sizi ve okuyucularınızı kısaca bilgilendirmek istiyoruz.
Öncelikle, biz Makina Mühendisleri Odası (MMO) dâhil, Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği-TMMOB’ye bağlı 24 Odanın, Anayasa’nın kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla ilgili 135. maddesi kapsamında ve
6235 sayılı TMMOB Kanunu’na bağlı olarak kurulduğunu belirtmeliyim. TMMOB
Kanunu’nda bağlı Odalara üyelikle ilgili düzenleme (Madde 33) “Türkiye’de
mühendislik ve mimarlık meslekleri mensupları mesleklerinin icrasını iktiza
ettiren işlerle meşgul olabilmeleri ve mesleki tedrisat yapabilmeleri için
ihtisasına uygun bir odaya kaydolmak ve azalık vasfını muhafaza etmek
mecburiyetindedirler” şeklindedir. Ancak 1983 yılında 66 nolu KHK ile yapılan
değişiklikle kamu kurumlarında çalışan meslektaşlarımızın üyeliği zorunlu
olmaktan çıkarılıp isteğe bağlı kılınmış ve “Ancak bunlar görevlerinin gereği
olan işleri yaparken, mesleki bakımdan, Odaya kayıtlı meslekdaşlarının
yetkileriyle haklarına sahip ve onların ödevleriyle yükümlüdürler” hükmü
getirilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de de, sizin sözlerinizle “mesleğe kabul”
için Odalara kayıt olmak ve kamuda çalışanların da “Odaya kayıtlı
meslekdaşlarının yetkileriyle haklarına sahip ve onların ödevleriyle
yükümlüdürler” şeklinde bir kanun hükmü bulunmaktadır.
Mezuniyet sonrası mesleki gelişim ve mesleki uygulamalar ya
da yazınızın başlığındaki “Odalar ve baroların asıl işi ne olmalı?” bahsinde
ise Odamızın internet sitesinde de bulunan bazı bilgileri aktarmak isteriz:
“MMO’nun kuruluş amaçları:
Ülke ve toplum yararları doğrultusunda; yurdun doğal
kaynaklarının işletilmesini, üretimin ve kalitenin artırılmasını, yurt
sanayinin ulusal çıkarlara uygun yönde gerçekleşmesini ve mesleğin gelişmesini
sağlamak amacıyla gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak ve önerilerde
bulunmak,
Yurdun doğal kaynaklarının ülke ve toplum yararları
doğrultusunda işletilmesini, üretimin arttırılmasını, yurt sanayinin ulusal
çıkarlara uygun yönde gelişmesini sağlamak için teknik ve bilimsel çalışmalar
yapmak ve bunları üyelerinin ve sanayinin yararına sunmak,
Meslek alanlarıyla ilgili her türlü standartları, teknik
şartnameleri, tip sözleşmeleri vb. gibi teknik belgeleri hazırlamak,
Meslek alanlarıyla ilgili her türlü araştırma, inceleme,
proje ve raporlarının hazırlanmasını, uygulanmasını ve teknik uygulama
sorumluluğunun uzman makina mühendisleri tarafından yapılmasını sağlamak ve
bunların teknik kurallara uygunluğunu incelemek, denetlemek ve onaylamak,
Meslek alanlarıyla ilgili öğretim yapan kuruluşlarla
işbirliği yaparak ülkenin gereksinimini karşılayabilecek nitelik ve nicelikte
mühendisin yetişmesine yardımcı olmak,
Üyelerinin mesleksel ve bilimsel çalışmalarına, yaptıkları
işlere ve tamamlayıcı öğrenimlere dayanan “uzmanlık sicil dosyaları” tutmak ve
gerektiğinde talep eden kamu ve özel kuruluş ve kişilere uzman ve bilirkişileri
önermek,
Meslek alanlarıyla ilgili, teknik kitap, gazete, dergi vb.
yayınları çıkarmak, bu alanda çıkan yayınları izlemek ve bu yayınları
üyelerinin ve toplumun hizmetine sunmak, yayın konusunda gerektiğinde yerli
yabancı diğer kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yürütmek,
Üyelerinin mesleki alanlarındaki ulusal ve uluslararası yeni
gelişmeleri, tartışmaları izleyebilmesi ve aktarabilmesi, mesleki sorunların
dile getirilebilmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi, ilgili alanlarda
politikaların oluşturulması amacıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte kongre,
kurultay, sempozyum, fuar, sergi vb. düzenlemek, üyelerin sosyal-kültürel
gelişimine katkıda bulunmak için kurs, seminer, söyleşi vb. etkinlikler
düzenlemektir.”
Sayın Altaylı,
Toplum güvenliğini doğrudan ilgilendiren tüm projelerin
mesleki yeterliliği Odamızca belgelendirilen üyelerimiz tarafından hazırlanmasının
gerekliliğine; bu projelerin mesleki etik ve üyelik sicil kayıtları yönü ile
Oda mesleki denetiminden geçirilmesi gerektiğine inanıyor ve bu yönde
çalışıyoruz. Odamız, bu yeterliliğin gelişen-değişen bilim ve teknolojiye bağlı
olarak düzenlenecek sürekli eğitimlerle desteklenmesini zorunlu görmektedir.
Odamız bu kapsamda, mezuniyet sonrası meslek içi eğitimi
birinci dereceden önemsemektedir. Ayrıca Odamız üyesi meslek disiplinlerine
yönelik eğitim veren bölümlerin kalitesinde büyük farklılıklar bulunduğunu
belirtmeliyiz. Eğitim programlarının, ders içeriklerinin, öğretim üyesi sayısı
ve yeterliliklerinin, laboratuar, derslik, kütüphane, bilgisayar donanımı,
araştırma olanaklarının genel yetersizliği yanında, eğitim kuruluşları arasında
da bu olanaklar açısından ciddi dengesizlikler bulunmaktadır.
Bu görev ve nedenler bütünü itibariyle, üyelerimizin mesleki
gelişimini, gereksinimlerini ve taleplerini göz önünde bulunduran Odamız, 1998
yılında uzmanlık alanlarımızla ilgili olarak yoğun bir meslek içi eğitim
programı çalışması başlatmıştır. Bu amaçla Oda Merkezinde Meslek İçi Eğitim
Merkezi (MİEM) oluşturulmuş, meslek alanlarımıza yönelik eğitim ve
belgelendirme faaliyetleriyle üyelerimizin eğitilmesi ve yetkilendirilmesi
sağlanmıştır. Uzmanlık ve Belgelendirme Yönetmeliği ve bağlı yönetmeliklerin
yayımlanması ile yönetmelik kapsamındaki konularda kurs, seminer ve yayın
çalışmalarına hız verilmiş, kursların tüm Oda birimlerinde düzenlenmesine
yönelik organizasyonlar yapılmıştır. Ayrıca Uygulamalı Eğitim Merkezlerimiz de
bulunmaktadır. Kuruluşundan bugüne kadar MİEM kapsamında 8 bin 360 kurs
düzenlenmiş, bu kurslara katılan 135 bin 217 kişi belgelendirilmiştir.
Odamızın üye sayısı 112 bin 329’dur, belgelendirilen kişi
sayısı ise 135 bin 217’dir. Yani tam da sizin söylediğiniz gibi “Hem de öyle
bir kez değil. Dönem dönem birkaç kez.”
Ayrıca meslek içi eğitim ve belgelendirme çalışmalarının
teknik mevzuata göre şekillendirilmesi, bağımsız ve tarafsız bir belgelendirme
faaliyetinin yürütülmesi için Oda bünyesinde Mühendislik Hizmetleri Yeterlilik
Belgelendirme faaliyetlerini yürüten Personel Belgelendirme Kuruluşu (PBK) da
kurulmuş ve akredite olmuştur.
Eğitim ve belgelendirme faaliyetlerimizin ardından kimi
Bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar yetki belgeli mühendis kavramını kendi
yönetmeliklerine yansıtmıştır. Birçok alanda Odamızdan yetki belgesi almış
mühendis çalıştırılması zorunlu hale getirilmiş ve binlerce üyemize yeni iş
alanları açılmıştır.
Bu gerçeklikler karşısında Odamızın ve Odalarımızın sizin
deyişinizle “asıl işlerini” yaptıklarını göstermiş olduğumuz kanısındayız.
Sayın Altaylı,
“Onlar daha çok siyasetle ilgilenirler.
Türkiye’yi kurtaracak büyük işlerin peşindedirler”
demiştiniz. İnanınız, sizin de olmasını istediğiniz çok belli olan uygulamaları
yapan Odalarımızın ve üyelerimizin mesleki-teknik sürekli eğitim ve uygulama
faaliyetlerini tasfiyeye yönelik birçok uygulama söz konusudur ve bizim
yaptığımız “siyaset” esasen bu olumsuzlukları önlemeye yöneliktir. Eğer siyaset
yapmakla itham edilirsek söyleyeceğimiz birçok şey vardır: Kötüsü ve kinayeli
olarak anılanının dışında siyasetin iyisi, bilimseli, ülke-kamu-toplum-meslek-meslektaş
yararının bütünlüğüne dönük siyaset de vardır, olmalıdır. Evet mesleklerimizi,
meslek alanlarımızı, meslek örgütlerimizi kurtarmaya çalışıyor ve bu temelde
siyaset yapıyoruz. Evet, ülkemizde antidemokratik gelişmeler var ve bunlarla
meslek alanlarımızdaki olumsuz gelişmeler arasında organik bir bağ var, bu
nedenle demokrasiyi savunuyor ve mesleki itibarımızı korumak için siyaset
yapıyoruz.
Hak vermeniz dileği ve saygılarla.
Yunus Yener
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı